Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce
Popüler Günlük İngilizce
Popüler İngilizce Gramer
Popüler İngilizce Şarkılar
Popüler Paylaşımlar
Generic selectors
Exact matches only
Ara
Search in content
Post Type Selectors
Lütfen Dil Seçin
English
Türkçe
Português
عربي
日本
Tiếng Việt
한국어
Popüler Paylaşımlar
Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce

İngilizcede Sık Karıştırılan Kelimeler

Her ne kadar İngilizceye belli bir düzeyde hakim olsak da, bazı kelimeler telaffuzlarının birbirine çok benzemesi ya da yazılışlarının neredeyse aynı olması sebebiyle kolayca karıştırılabilir. Bu tür karışıklıklar ilk bakışta önemsiz gibi görünse de, günlük iletişimde ya da akademik bir metinde yanlış kelime kullanmak anlamın tamamen değişmesine yol açabilir. Hiç kimse aslında söylemek istediğinden farklı bir kelime kullanarak yanlış anlaşılmak istemez. Bu nedenle, sık karıştırılan kelimelerin farklarını bilmek ve onları doğru bağlamda kullanabilmek oldukça önemlidir. Bu blog yazısında, İngilizcede en çok karıştırılan kelimeleri, aralarındaki temel farkları ve öğrenmenizi kolaylaştıracak örnek cümleleri bulabilirsiniz.

EnglishCentral ile İngilizce Öğren

İngilizce öğrenirken kendi ihtiyaçlarınıza ve seviyenize odaklanmak en büyük önceliklerden biridir. EnglishCentral, kullanıcılarına İngilizce öğrenme sürecinde kişiselleştirilmiş, kapsamlı ve etkili bir destek sunan, zengin içeriklerle donatılmış bir dil öğrenme platformudur. EnglishCentral üzerinden uzman öğretmenlerimizle 7/24 özel ders yapabilirsiniz. Özel derslerinizde öğretmen, konu, tarih ve saat seçimi tamamen size aittir. Bire bir derslere ek olarak grup dersleri ile dünya üzerinden kullanıcılarla bir sınıfta buluşabilir ve ders yapabilirsiniz.

EnglishCentral, özellikle dinleme, konuşma, telaffuz ve kelime dağarcığı gibi temel dil becerilerini geliştirmek için tasarlanmış videolar ve interaktif alıştırmalar ile kullanıcıların İngilizce’yi daha doğal ve keyifli bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olur.

EnglishCentral’ın en dikkat çeken özelliklerinden biri, kullanıcılarına dünya genelinde popüler olan film sahneleri, müzik videoları, röportajlar, haber klipleri ve eğitici içeriklerden oluşan geniş bir video kütüphanesi sunmasıdır. Bu sayede, kullanıcılar ilgi alanlarına hitap eden videoları seçerek öğrenmeyi daha eğlenceli ve kişisel hale getirebilirler. Videoların yanında sunulan altyazılar sayesinde hem dinleme hem de okuma pratiği yapılabilir, böylece öğrenciler dili doğal bir akış içinde öğrenirken anlama becerilerini güçlendirebilirler.

Platform ayrıca, her video için sunulan interaktif quizler, kelime alıştırmaları ve telaffuz çalışmaları ile öğrenmeyi pekiştirici deneyimler sunar. Örneğin, kullanıcılar videoda geçen yeni kelimeleri öğrenir ve anlamlarını pekiştirmek için interaktif testler çözebilirler. Aynı zamanda, kelime dağarcığını geliştirmek amacıyla video içindeki önemli terimler belirginleştirilir ve anlamları açıklanır, böylece kullanıcılar yeni kelimeleri doğal bir bağlam içinde öğrenme imkanı bulurlar.

İngilizcede Sık Karıştırılan Kelimeler ve Örnek Cümleler

İngilizcede sık karıştırılan kelimelere birlikte göz atalım. İşte bu kelimelerin anlamı ve cümle içindeki kullanımlarına dair örnekler.

Accept / Except

Accept: Kabul etmek.
I accepted the offer to go out for dinner.
(Akşam yemeğine çıkma teklifini kabul ettim.)

Except: Hariç, dışında.
I like all fruits except strawberries.
(Çilek hariç bütün meyveleri severim.)

Advice / Advise

Advice: Tavsiye, öğüt (isim).
My mom gave me some very good advice on cooking.
(Bana yemek yapma konusunda çok iyi tavsiyeler verdi.)

Advise: Tavsiye etmek, öğüt vermek (fiil).
I advised my brother to wear a hat on sunny days.
(Kardeşime güneşli günlerde şapka takmasını tavsiye ettim.)

Affect / Effect

Affect: Etkilemek.
Advertisements affect the sales of products.
(Reklamlar ürünlerin satışlarını etkiler.)

Effect: Etki.
Lack of sleep has a negative effect on focus.
(Uykusuzluk odaklanma üzerinde olumsuz bir etki yapar.)

All together / Altogether

All together: Hep birlikte.
We left the office all together for the meeting.
(Toplantı için hep birlikte ofisten ayrıldık.)

Altogether: Tamamen, genel olarak.
Despite the rainy weather, going to camp was a good experience altogether.
(Yağmurlu havaya rağmen, kampa gitmek genel olarak iyi bir deneyim oldu.)

Bare / Bear

Bare: Çıplak, yalın.
He told me the bare facts about the recent incident.
(Bana geçen yaşanan olayın yalın gerçeklerini anlattı.)

Bear: Ayı.
Bears hibernate for 5 to 7 months.
(Ayılar 5 ile 7 ay arasında kış uykusuna yatar.)

Brake / Break

Brake: Fren.
I hit the brake when the red light came on.
(Kırmızı ışık yandığında frene bastım.)

Break: Kırmak, ara vermek.
He broke his leg while playing football.
(Futbol oynarken bacağını kırdı.)

Breath / Breathe

Breath: Nefes.
Take a deep breath before starting your presentation.
(Sunuma başlamadan önce derin bir nefes al.)

Breathe: Nefes almak.
The weather is too hot, I can hardly breathe.
(Hava çok sıcak, zor nefes alıyorum.)

Complement / Compliment

Complement: Tamamlayıcı, bütünleyici şey.
The jewelry complements the outfit beautifully.
(Takıları kombinini çok güzel tamamlıyor.)

Compliment: İltifat, övgü.
Her makeup was so beautiful that she received compliments from everyone.
(Makyajı o kadar güzeldi ki herkesten övgü aldı.)

Dairy / Diary

Dairy: Süt ürünleri.
She couldn’t consume dairy products because she was lactose intolerant.
(Laktoz intoleransı olduğu için süt ürünleri tüketemiyordu.)

Diary: Günlük, ajanda.
I write in my diary every night before going to bed to remember what I have experienced.
(Yaşadıklarımı hatırlamak için her gece uyumadan önce günlük yazarım.)

Desert / Dessert

Desert: Çöl.
The Sahara is the largest hot desert in the world.
(Sahra, dünyanın en büyük sıcak çölüdür.)

Dessert: Tatlı.
Would you like dessert after your meal?
(Yemekten sonra tatlı yemek ister misin?)

Farther / Further

Farther: Daha uzak.
The beach is farther from our house than I expected.
(Plaj, beklediğimden bizim eve daha uzaktı.)

Further: Daha, ileri.
This football player wants to further his career, so he wants to leave the current team.
(Bu futbolcu kariyerini ilerletmek istediği için şu anki takımından ayrılmak istiyor.)

Lay / Lie

Lay: Bir şeyi koymak, sermek, yatırmak.
Please lay your phone aside during the theatre show.
(Tiyatro gösterisi sırasında lütfen telefonunuzu bir kenara koyun.)

Lie: Yalan söylemek.
He lied about his age to be able to join the party.
(Partiye katılabilmek için yaşını yalan söyledi.)

Loose / Lose

Loose: Gevşek, sıkı olmayan.
This dress is very nice, but it’s too loose.
(Bu elbise çok iyi fakat çok bol.)

Lose: Kaybetmek, yitirmek.
The team I support lost 2-3 sets.
(Desteklediğim takım setlerde 2 – 3 kaybetti.)

Pray / Prey

Pray: Dua etmek.
I always pray for your well-being.
(Her zaman senin iyi olman için dua ediyorum.)

Prey: Av.
The lion caught its prey.
(Aslan avını yakaladı.)

Principal / Principle

Principal: Müdür, başlıca.
The principal of the school gave a speech before the lessons started.
(Okul müdürü, dersler başlamadan önce bir konuşma yaptı.)

Principle: İlke, prensip.
The mayor has strong moral principles.
(Belediye başkanı güçlü ahlaki ilkelere sahiptir.)

Quiet / Quite

Quiet: Sessiz, sakin.
Please be quiet, we’re in the library.
(Lütfen sessiz ol, kütüphanedeyiz.)

Quite: Oldukça.
It’s quite hot outside today.
(Bugun dışarısı oldukça sıcak.)

Rise / Raise

Rise: Yükselmek, artmak, kalkmak.
As the wind got stronger, the kite quickly rose into the air.
(Rüzgar güçlendikçe uçurtma hızla havaya yükseldi.)

Raise: Yükseltmek, artırmak, kaldırmak; çocuk büyütmek.
Authorities are planning to raise taxes next year.
(Yetkililer gelecek sene için vergileri artırmayı planlıyormuş.)

Weak / Week

Weak: Zayıf, güçsüz.
I’ve become weak because I haven’t exercised in a long time.
(Uzun süre spor yapmadığım için güçsüz kalmışım.)

Week: Hafta.
I took leave because I’m going on holiday next week.
(İzin aldım çünkü gelecek hafta tatile gidiyorum.)

Weather / Whether

Weather: Hava.
I always check the weather forecast before going out.
(Dışarı çıkmadan önce her zaman hava durumunu kontrol ederim.)

Whether: -ip mediği, olup olmadığı.
I don’t know whether they will be at the year-end party.
(Yıl sonu partisinde kimlerin olup olmadığını bilmiyorum.)

Which / Witch

Which: Hangi, hangisi.
Do you know which way to go to the shopping mall?
(Alışveriş merkezine hangi yoldan gidilir biliyor musun?)

Witch: Cadı.
On Halloween, she dressed up as a witch.
(Cadılar Bayramı’nda cadı kostümü giydi.)

İngilizcede Sık Karıştırılan Kelimeler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

İngilizcede bazı kelimeler neden sık karıştırılıyor?

Çünkü yazıları ya da telaffuzları birbirine benzeyen kelimeler olabiliyor. Bu yüzden bazı kelimeler sık karıştırılıyor.

Bu kelimeleri karıştırmamak için ne yapılabilir?

Kelimelerin anlamını öğrendikten sonra örnek cümle içinde kullanılabilir. Bu yazı, İngilizcede sık karıştırılan kelimeleri karıştırmamak için yardımcı olacaktır.

Affect ve Effect arasındaki fark nedir?

Affect etkilemek demektir, effect ise etki demektir.

Quiet ve Quite arasındaki fark nedir?

Quiet sessiz demektir, quite ise oldukça demektir.

Öğrendiklerinizi pratiğe dökmek ister misiniz? İngilizce öğrenmek için ihtiyacınız olan her şeye tek bir platform üzerinden ulaşabilirsiniz! 25 dakikalık bire bir canlı dersler, 40 dakikalık grup dersleri, 30.000’den fazla interaktif videolar, kelime öğrenme araçları, yapay zeka destekli öğretmen MiMi, quizler ve interaktif aktiviteler ile EnglishCentral, kullanıcılarına kişiselleştirilmiş ve kaliteli bir eğitim planını uygun fiyatlı olarak sunmaktadır. Hemen EnglishCentral’a kayıt olup İngilizce öğrenmeye başlamaya ne dersiniz?

Jump – BLACKPINK Şarkı Sözleri Türkçe Çeviri
The Subway – Chappell Roan Şarkı Sözleri Türkçe Çeviri