EnglishCentral ile İngilizce Öğren
İngilizce öğrenirken kendi ihtiyaçlarınıza ve seviyenize odaklanmak en büyük önceliklerden biridir. EnglishCentral, kullanıcılarına İngilizce öğrenme sürecinde kişiselleştirilmiş, kapsamlı ve etkili bir destek sunan, zengin içeriklerle donatılmış bir dil öğrenme platformudur. EnglishCentral üzerinden uzman öğretmenlerimizle 7/24 özel ders yapabilirsiniz. Özel derslerinizde öğretmen, konu, tarih ve saat seçimi tamamen size aittir. Bire bir derslere ek olarak grup dersleri ile dünya üzerinden kullanıcılarla bir sınıfta buluşabilir ve ders yapabilirsiniz.
EnglishCentral, özellikle dinleme, konuşma, telaffuz ve kelime dağarcığı gibi temel dil becerilerini geliştirmek için tasarlanmış videolar ve interaktif alıştırmalar ile kullanıcıların İngilizce’yi daha doğal ve keyifli bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olur.
EnglishCentral’ın en dikkat çeken özelliklerinden biri, kullanıcılarına dünya genelinde popüler olan film sahneleri, müzik videoları, röportajlar, haber klipleri ve eğitici içeriklerden oluşan geniş bir video kütüphanesi sunmasıdır. Bu sayede, kullanıcılar ilgi alanlarına hitap eden videoları seçerek öğrenmeyi daha eğlenceli ve kişisel hale getirebilirler. Videoların yanında sunulan altyazılar sayesinde hem dinleme hem de okuma pratiği yapılabilir, böylece öğrenciler dili doğal bir akış içinde öğrenirken anlama becerilerini güçlendirebilirler.
Platform ayrıca, her video için sunulan interaktif quizler, kelime alıştırmaları ve telaffuz çalışmaları ile öğrenmeyi pekiştirici deneyimler sunar. Örneğin, kullanıcılar videoda geçen yeni kelimeleri öğrenir ve anlamlarını pekiştirmek için interaktif testler çözebilirler. Aynı zamanda, kelime dağarcığını geliştirmek amacıyla video içindeki önemli terimler belirginleştirilir ve anlamları açıklanır, böylece kullanıcılar yeni kelimeleri doğal bir bağlam içinde öğrenme imkanı bulurlar.
Müzik Hayatı ile Alakalı 25 İngilizce Deyim
Bir şarkının nakaratı gibi tekrarladığımız alışkanlıklarımız, bir senfoni gibi karmaşık duygularımız veya doğaçlama bir caz solosu gibi belirsizliklerle dolu anlarımız… İşte bu yazıda, hayatın farklı sahnelerini anlatmak için kullanılan 25 İngilizce deyimi keşfedeceğiz. Bu deyimler, yalnızca kelimelerden oluşmuyor; her biri, hayatın ritmini ve uyumunu anlatan küçük birer beste aslında. Gelin, bu benzersiz ifadelerle İngilizcenizi biraz daha “akort edelim”!
A Drum (Beat) For Something
Anlamı: Bir fikir, amaç veya davayı sürekli ve coşkuyla desteklemek ve tanıtmak.
Örnek Kullanım: “She’s been beating the drum for environmental awareness in our community for years.”
(O, yıllardır toplumumuzda çevre bilinci için sürekli mücadele veriyor.)
As Fit As A Fiddle
Anlamı: Çok sağlıklı, zinde ve formda olmak.
Örnek Kullanım: “My grandfather is 80 years old, but he’s as fit as a fiddle and still goes for a run every morning.”
(Büyükbabam 80 yaşında, ama son derece zinde ve hala her sabah koşuya gidiyor.)
Clear As A Bell
Anlamı: Çok net, anlaşılır ve kesin (genellikle bir ses veya açıklama için).
Örnek Kullanım: “Even though we were on a long-distance call, her voice came through as clear as a bell.”
(Uzun mesafeli bir görüşme yapmamıza rağmen, sesi oldukça net geliyordu.)
Elevator Music
Anlamı: Genellikle mağaza veya bekleme odaları gibi halka açık yerlerde çalınan, yumuşak, sakin ve genellikle sıkıcı arka plan müziği.
Örnek Kullanım: “The waiting room was silent, except for the faint sound of elevator music playing in the background.”
(Bekleme odası, arka planda çalan hafif asansör müziği dışında sessizdi.)
For A Song
Anlamı: Çok ucuza, neredeyse değersiz bir fiyata.
Örnek Kullanım: “They bought a beautiful antique table for a song at the flea market.”
(Bit pazarında güzel bir antika masayı çok ucuza aldılar.)
It Takes Two To Tango
Anlamı: Bir anlaşmazlıkta veya sorunda genellikle her iki taraf da suçludur, işbirliği gerektiren bir durumu anlatır.
Örnek Kullanım: “He blames her for the argument, but it takes two to tango.”
(Tartışma için onu suçluyor, ama bu işte iki tarafın da suçu var.)
Jam Session
Anlamı: Doğaçlama müzik yapılan gayri resmi bir toplantı veya performans.
Örnek Kullanım: “After the concert, the musicians had an incredible jam session backstage.”
(Konserden sonra, müzisyenler sahne arkasında inanılmaz bir doğaçlama müzik oturumu yaptı.)
Jazz Something Up
Anlamı: Bir şeyi daha ilginç, canlı veya çekici hale getirmek.
Örnek Kullanım: “Let’s jazz up the living room with some new cushions and a fresh coat of paint.”
(Salonu birkaç yeni yastık ve taze bir boya ile canlandıralım.)
March To The Beat Of Your Own Drum
Anlamı: Toplumun beklentilerine uymak yerine kendi kurallarınla, bağımsız bir şekilde yaşamak.
Örnek Kullanım: “She’s never cared what people think; she’s always marched to the beat of her own drum.”
(O, insanların ne düşündüğünü hiç umursamadı; her zaman kendi bildiği yoldan gitti.)
Music To My Ears
Anlamı: Duyduğuna çok sevindiğin, kulağa çok hoş gelen haber veya bilgi.
Örnek Kullanım: “Hearing that the project was approved was music to my ears.”
(Projenin onaylandığını duymak kulağıma müzik gibi geldi.)
Pull Out All The Stops
Anlamı: Bir şeyi mümkün olduğunca etkileyici veya başarılı kılmak için elinden gelen herşeyi yapmak.
Örnek Kullanım: “They pulled out all the stops for the wedding, with an amazing band and a fantastic menu.”
(Düğün için harika bir grup ve fantastik bir menüyle ellerinden gelen her şeyi yaptılar.)
Sing From The Same Hymn Sheet/Songsheet
Anlamı: Aynı şeyi söylemek, aynı fikirde olmak ve bunu tutarlı bir şekilde iletmek.
Örnek Kullanım: “It’s important that the management team sings from the same hymn sheet during the negotiations.”
(Müzakere sırasında yönetim ekibinin aynı fikirde olması önemlidir.)
To Be Tone-Deaf
Anlamı: Müzikte perdeleri ayırt edememek; bir duruma veya başkalarının duygularına karşı duyarsız olmak.
Örnek Kullanım: “Telling jokes at a funeral is completely tone-deaf.”
(Cenazede şaka yapmak tamamen duyarsızlıktır.)
To Blow Your Own Trumpet (UK)
Anlamı: Kendi başarılarından veya yeteneklerinden övünmek.
Örnek Kullanım: “I don’t mean to blow my own horn, but I did manage to finish the project a week early.”
(Kendimi övmek gibi olmasın ama projeyi bir hafta erken bitirmeyi başardım.)
To Call The Tune
Anlamı: Kuralları koymak, nasıl yapılacağına karar vermek, kontrolü elinde tutmak.
Örnek Kullanım: “He’s the CEO, so ultimately, he’s the one calling the tune.”
(O CEO, bu yüzden son sözü söyleyen o oluyor.)
To Change Your Tune
Anlamı: Fikrini, tavrını veya söylemini değiştirmek.
Örnek Kullanım: “He used to criticize our methods, but he quickly changed his tune when he saw how successful they were.”
(Metodlarımızı eleştirirdi, ama ne kadar başarılı olduklarını görünce fikrini hızla değiştirdi.)
To Dance To Someone’s Tune
Anlamı: Birinin söylediği her şeyi yapmak, onun isteklerine göre hareket etmek, onun kontrolü altında olmak.
Örnek Kullanım: “The assistant was tired of having to dance to her boss’s tune all the time.”
(Asistan, sürekli patronunun isteklerine boyun eğmekten bıkmıştı.)
To Face The Music
Anlamı: Yaptığın bir şeyin olumsuz sonuçlarına katlanmak, gerçeklerle yüzleşmek.
Örnek Kullanım: “He was caught cheating on the exam, and now he has to face the music.”
(Sınavda kopya çekerken yakalandı ve şimdi sonuçlarına katlanmak zorunda.)
To Fine-Tune Something
Anlamı: Küçük değişiklikler yaparak bir şeyi mükemmelleştirmek, ince ayar yapmak.
Örnek Kullanım: “We just need to fine-tune the design before we launch the product.”
(Ürünü piyasaya sürmeden önce tasarım üzerinde ufak ayarlar yapmamız gerekiyor.)
To Play It By Ear
Anlamı: Plan yapmadan, durum geliştikçe ne yapacağına karar vermek.
Örnek Kullanım: “I’m not sure what we’ll do this evening. Let’s just play it by ear.“
(Bu akşam ne yapacağımızdan emin değilim. Duruma göre karar verelim.)
To Ring A Bell
Anlamı: Bir şeyin tanıdık gelmesi, bir şeyi hatırlamak.
Örnek Kullanım: “Does the name ‘Emma Watson’ ring a bell?”
(‘Emma Watson’ ismi tanıdık geliyor mu?)
To Sound Like A Broken Record
Anlamı: Aynı şeyi tekrar tekrar söylemek.
Örnek Kullanım: “I know I sound like a broken record, but please remember to submit your reports on time.”
(Aynı şeyi tekrar tekrar söylüyormuşum gibi biliyorum, ama lütfen raporlarınızı zamanında teslim etmeyi unutmayın.)
To Strike A Chord (With Someone)
Anlamı: Birinde güçlü bir duygusal tepki uyandırmak, onunla duygusal bir bağ kurmak.
Örnek Kullanım: “The speaker’s story about overcoming adversity struck a chord with the entire audience.”
(Konuşmacının zorlukların üstesinden gelme hikayesi, tüm seyircilerde yankı uyandırdı.)
Whistle-Stop Tour
Anlamı: Bir yeri çok kısa sürede, hızlıca birçok noktayı ziyaret ederek gezmek.
Örnek Kullanım: “The band went on a whistle-stop tour of Europe, playing in ten cities in just two weeks.”
(Grup, sadece iki haftada on şehirde konser vererek Avrupa’da kısa ve yoğun bir turneye çıktı.)
Müzik İle Alakalı İngilizce Deyimler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Deyimleri ve kullanım amaçlarını öğrendiğimize göre gelin şimdi bunlarla alakalı sıkça sorulan sorulara bir bakalım.
Atasözü ve deyimler İngilizce ne demek?
Atasözü ve deyim sırasıyla İngilizcede “Proverb” ve “Idiom” olarak geçmektedir.
İngilizce müzik ne denir?
İngilizcede müzik, music olarak geçmektedir.
İngilizce müzik türleri nelerdir?
- Pop — Popüler, ritmik ve akılda kalıcı şarkılardan oluşan tür.
- Rock — Elektrikli gitar, davul ve güçlü vokallerle öne çıkar.
- Hip-Hop / Rap — Ritimli söz söyleme (rap) ve güçlü baslarla tanınır.
- R&B (Rhythm and Blues) — Duygusal vokaller ve yumuşak ritimlerle bilinir.
- Jazz — Doğaçlama (improvisation) ve karmaşık melodilerle öne çıkar.
- Classical — Senfoni orkestraları için yazılmış ciddi müzik türüdür.
- Country — Gitar, banjo ve hikâye anlatımıyla bilinir.
- Blues — Hüzünlü melodiler ve duygusal sözlerle tanınır.
- Reggae — Jamaika kökenli, rahat tempolu müzik türü.
- Electronic / EDM — Bilgisayar destekli ritimler ve dans müzikleri.
Sing From The Same Hymn Sheet/ Sing From The Same Song Sheet arasındaki fark nedir?
İki deyiminde arasında anlam bakımında bir fark yoktur ilk deyim Amerikan İngilizcesinde sıkça kullanılan bir ifade olup diğeri ise İngiliz İngilizcesinde sıklıkla kullanılan bir ifade olmaktadır.
Öğrendiklerinizi pratiğe dökmek ister misiniz? İngilizce öğrenmek için ihtiyacınız olan her şeye tek bir platform üzerinden ulaşabilirsiniz! 25 dakikalık bire bir canlı dersler, 40 dakikalık grup dersleri, 30.000’den fazla interaktif videolar, kelime öğrenme araçları, yapay zeka destekli öğretmen MiMi, quizler ve interaktif aktiviteler ile EnglishCentral, kullanıcılarına kişiselleştirilmiş ve kaliteli bir eğitim planını uygun fiyatlı olarak sunmaktadır. Hemen EnglishCentral’a kayıt olup İngilizce öğrenmeye başlamaya ne dersiniz?


